Hicri Köroğlu
Mesaj ve Tartışma Panosu
1962 yılında eğitim için Amerika’ya geldi.
Minessota (ABD) Ünersitesinden makine mühendisliği diplomasını aldıktan
sonra Californiya Üniversitesinde feza dinamiği üzerine ihtisas yaptı.
Otuzdört yıllık bir iş hayatından sonra, 2002 yılında bilgisayar teknoloji
müdürlüğü yaptığı şirketinden emekli oldu.
Editöre yanıt vermek veya
konu hakkında düşünce eklemek veya eksik olan bir bölümü tamamlamak için lütfen
Mesaj Panosu'nu kullanın.
|
|
AMERİKA
VE IRAK PROBLEMİ
On Ekim’de Amerikan parlementosu başkan Bush’a, gelişmeler
gerektirirse, Irak’a saldırma yetkisi verdi. Böylece Amerikan
anayasasında parlementoya bırakılan “savaş beyan etme” hakkı
tarihte ilk kez bir başkana verildi. Her nekadar Bush’un istediği
kadar geniş kapsamlı olmasa da, bu yetki Amerikan başkanına emsali
görülmemiş bir hak tanıdı. Bush’un bu yetkiyi Irak’a saldırarak
kullanacağı görüşünü destekleyen ve desteklemeyen
faktörler var. Bunlardan bazılarını sıralamaya çalışacağım.
Irak’la savaşa işaret eden faktörler:
11 Eylül:
Onbir Eylül, iki okyanus ortasında kendini çok emniyetli hisseden
Amerika için bir “günaydın” darbesi olmuştur. Bu olayın dini ve etnik
tartışmaları bir yana 11 Eylülden sonra Amerika, öncelikle dış
politikada, sağa kaymıştır. Olayın üstünden bir yıl geçmiş olmasına
rağmen, ‘öç alma’ düşüncesi hala küçümsenmeyecek bir faktördür.
Irak’ın El Kaide ile işbirliği yapmış olması veya olmaması önemli
değildir. Halk, üç bin ölümün intikamını almak istemektedir. Bir türlü
yakalanamayan El Kaidenin elebaşları, Saddam'ı bu öç alma duygusu
altında Bush için biçilmiş bir kaftan yapıyor.
İç Politika:
Bush, Amerika’nın gelmiş/geçmiş (genel yorumlara göre) en beceriksiz
başkanlarından biridir. Genel seçimlerde olduğu gibi başkanlıkta da
şansı yaver gitmiş ve idaresinin ilk yılında, 11 Eylül’de, İkiz
Kuleler vurulmuştur. Dolayısıyla Bush, ekonomiden tutunda çevreye
kadar kötüye giden konularla ilgilenmekten kurtulmuş ve gündemi
terörle savaşa çevirmiştir.
Terörle savaş gündemde olmasa, 5 Kasım’da yapılacak ara
seçimlerinde hem Senato ve hem de mecliste sandalye kaybedecek olan
Cumhuriyetçi Partisi, birçok yörede rakiplerini vatanı kendileri kadar
sevmemekle suçlamakta ve “vatan, millet, sakarya” nutukları
atmaktadırlar. Bunun içindirki Demokrat Partisinden birçok
milletvekili ve senatör savaş yetkisi oylamasında Bush’un partisiyle
(Cumhuriyetçilerle) beraber davranmışlardır. “Vatan, millet, sakarya”
sloganları az gelişmiş ülkelere has birşey değildir. Amerika gibi bir
yerde bile halkın ilkel duygularına seslenen bir slogandır.
Bazı yorumlara göre Bush’un 2004’te başkanlık seçimlerini tekrar
kazanabilmesi için terörle savaşın gündemde tutulması gerekmektedir.
Bush, 1991 Körfez savaşından sonra desteği yüzde 80’lerin üstünde olan
babasının Clinton tarafından yenildiğini gayet iyi bilen biridir.
Dolayısyla savaş davul seslerinin (Irak olmasa bile başka bir ülke
olabilir) 2004’e kadar dinmeyeceğini savunanlar vardır.
Petrol:
Bazılarına göre Irak’ın zengin petrol rezervleri savaş için en önemli
unsurdur. Bu düşünce 20. asrın başından beri Orta Doğuda her kargaşa
çıktığında neden olarak gösterilmiştir, fakat bence modası biraz
geçmiş olan bir tezdir. Petrol Irak’ı kontrol etmek için önemli bir
nedendir, ve muhakkak Irak denkleminin bir parçasıdır. Ama unutmamak
gerekirki, 1991 Körfez savaşı henüz devam ediyorken ve hatta Kuveyt’in
petrol kuyuları yanıyorken, ham petrolün varili 20 dolara düşmüştür(şu
anda 30 civarında.) Orta Asya ve Hazar havzasında keşfedilen
reservlerden sonra, Irak’ın önemi nisbeten azalmış olmasına rağmen,
petrol yine de savaş için önemli bir faktör olmaya devam edecektir.
Babanın Rövanşı:
Baba Bush, 1991’de Saddam’ı bir köşeye sıkıştırdıktan sonra salıvermiş
(bazı yorumlara göre Suudi Arabistan ve Türkye’nin isteği ile), ve onu
Birleşmiş Milletlerin müfettişlerini kullanarak zararsız kılacağını
zannetmişti. Amerika’nın bu düşüncede yanlış oluğunu genç Bush sık sık
tekrarlar. Bu tekrarlamayı Bush’un bahane olarak kullandığını ve esas
amacının babasını öldürtmeye kalkan Saddam’dan intikam almak olduğunu
savunanlar var. İnsanların kompleks davranışları göz önünde
tutulduğunda, Bush’un da babasının rövanşını almak istemesi belki
okadar da garip bir duygu değildir.
Savaş karşıtı faktörler:
Dünya Kamu Oyu:
İngiltere dışında hiçbir ülke bu konuda Amerika’nın yanında değildir.
Bu nedenledirki Bush’un “kartal” ve “güvercinleri” dünya kamu oyununun
önemini sık sık tartışıyorlar. Bush’un Birleşmiş Milletlere konuşmaya
gitmesi dışişleri bakanı Powell’ın liderliğini yaptığı güvercinlerin
bir başarısı olarak yorumlanmıştır. Fakat Bush yaptığı sert konuşmayla
kartalları sevindirmiş, ve parlementodan çıkan savaş yetkisi ile
olayları kartalların benimsediği yöne çevirmiştir.Dünyadan destek
almasa da, Amerika yalnız başına hareket edecek gibidir. Savaş
yanlılarına göre, şu anda Amerika’nın karşısında olan ülkeler, bir iki
gün içinde işlerin çok iyi gittiğini görüp yön değiştireceklerdir.
Arap Ülkeleri, Türkiye ve Diğer Müslüman Ülkeler: Arap
ülkelerinin, özellikle Arap hükümetlerinin anlaşılır kuşkuları vardır.
Örneğin Suudi Arabistan ve Mısır’da köktendincilerin hükümetlerini
devirmeleri tartışılan olanaklar arasındadır. Varlıklarını Amerikan
desteğine bağlamış Suudi kraliyetinin işi zor olacak gibi görünüyor.
Amerikayı desteklemek zorunda olduklarından, bu desteği açıkça
yapamayacaklardır. Dolayısıyla bir taraftan halklarının gözünü boyayan
sloganlar atacak, öbür yanda da Amerikaya gereken yardımı
vereceklerdir. Amerika’da kendilerini Amerika’nın yanında gösteren
televizyon reklamları ile 11 Eylül sonrası kaybettikleri prestiji geri
almaya çalışacaklardır. Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin
kurulmasından kuşgulanan Türkiye’nin durumu da Arabistan’dan pek
farklı değildir. Elli yıldan beri kaderini batı ve özellikle
Amerika’ya bağlayan Türkiye’nin protesto ederek Amerika’ya destek
vereceği burda çokça benimsenen bir düşüncedir.
Diğer Müslüman ülkelerinde Amerika nefreti büyük boyutlar
kazandığından, ve bu nefretin Irak savaşı olsun olmasın, pek
değişmiyeceğinden, üstünde pek düşünülen bir unsur değildir.
Sonuç:
Olağanüstü bir gelişme (örneğin Saddam’ı Irak’lıların kendilerinin
devirmesi gibi) olmazsa, Amerika 2003’ün baharından önce Irak’a savaş
ilan edecektir. Şimdiden Bush hükümeti, Amerika kamu oyuna Birleşmiş
Milletler müfettişlerinin büyük olasalıkla aynı başarısız akibete
uğruyacaklarını tekrarlayıp durmaktadır. Birleşmiş Milletlerden
çıkacak kararda, “eğer bunları yapmazsanız, istila ederiz” gibi bir
şart yoksa Amerika, tehdit ettiği gibi, yalnız başına harekete
geçecektir. Böyle bir şart Birleşmiş Milletlerce konulmayacağına göre,
Amerika tehditini gerçekleştirecektir.
Yorum eklemek
istiyorsanız, lütfen
buraya tıklayınız..
Hicri Köroğlu
|