Hicri Köroğlu
Mesaj ve Tartışma Panosu
1962 yılında eğitim için Amerika’ya geldi.
Minessota (ABD) Ünersitesinden makine mühendisliği diplomasını aldıktan
sonra Californiya Üniversitesinde feza dinamiği üzerine ihtisas yaptı.
Otuzdört yıllık bir iş hayatından sonra, 2002 yılında bilgisayar teknoloji
müdürlüğü yaptığı şirketinden emekli oldu.
Editöre yanıt vermek veya
konu hakkında düşünce eklemek veya eksik olan bir bölümü tamamlamak için lütfen
Mesaj Panosu'nu kullanın.
|
|
YUGOSLAVYA
Eyaletimizin Uluslar Festival’inin
(Festival of Nations) Türk sergisini derlediğim yıllardı. Her yıl
olduğu gibi, bu yılda “Festivalin En İyileri” (Yaklaşık 60 ülke
sergisi arasından en iyi dörde verilen ödül) ödülü için rakiplerimizin
kim olacağı hakkında fikir oluşturmak amacıyla diğer sergileri
“teftişe” çıkmıştım. Bu teftişin başka bir nedeni de sergi derlemede
yeni fikirler almaktı.
Yugoslavya’nın, ortadan kalkmasının üstünden 2-3 yıl geçmişti. İki-üç
yıl öncesine kadar iki değişik etnik gruplarla (Güney Slavlar ve
Yugoslavya), sergiye katılan Yugoslavya’nın yerinde Hırvatistan ve
Sırbistan vardı. Eskiden Yugoslavya ve Güney Slavlar sergilerini
ortaklaşa derlerler, ve hemen hemen her yıl ya biri ya da öbürü ödül
alırdı. Son yıllarda ne Güney Slavlar ne de Sırbistan başarılı
sergiler hazırlamışlardı. Buna rağmen, bu yıl görmeye gittiğim ilk
sergi Sırplarınki olmuştu. Sergiyi derleyen Sırp asıllı Peter,
festivalde yaratıcılığıyla tanınırdı ve sergileri birkaç ödül almıştı.
Fakat bu yıl sergisine gittiğimde, Peter’i serginin arka köşesinde
üzgünce oturduğunu görmek hemen dikkatimi çekmişti. Sergisinde de Sırp
yapımı bir örtüyle kaplı bir masa ve bir de Sırpça kitaptan başka pek
birşey yoktu ve festival yöneticilerince kararlaştıralan “yılın
konusunu” hiç yansıtmıyordu.
Kitaba dikkatle baktığımı gören Peter, yaklaşmış ve merhaba dedikten
sonra kitabın açık sayfasındaki resimle yazıları anlatmaya başlamıştı.
Bu bir tarih kitabıydı ve açık sayfa 1389 Kosovo savaşıyla ilgiliydi .
Resim ise, Sırp prensi Lazar’ındı. Peter, Kosovo savaşının konuyla
veya günümüzle ne ilgisi olduğunu sormaya fırsat vermeden anlatmaya
başlamıştı. Ona göre Kosovo (savaşın başladığı 15 Haziran milli gün
olarak kutlanırmış) Avrupalıların Slavlara attığı ilk kazık olduğundan
çok önemliymiş. Eğer Avrupa, özellikle Bizans ve Roma, yardımlarına
gelseymiş Türkleri kolaylıkla yeneceklermiş. Yaklaşık 500 yıl
Türklerin “kölesi” olduktan sonra, Avusturyalılar başta olmak üzere,
Avrupalılar Slavlara kötülüğe devam etmiş ve onların birleşmesini
önlemişti. Ancak II. Dünya Savaşından sonradırki Balkanlarda Slavlar
birleşmiş ve güçlü bir devlet oluşturmuşlardı.
Konuştuktça heyecanlanan Peter, Avrupalıların kıtada güçlü bir Slav
devletine tahammül edemeyeceğini ve ilk fırsatta ülkeyi bölme fırsatı
gözlediklerini söylüyordu. Büyük Slav devi Sovyetler Birliği yok
olduktan sonra, Avrupa beklediği fırsatı ele geçirmişti. Artık “öksüz”
Yugoslavya’nın nonkör birimleri Avrupalılar tarafından kışkırtılmış ve
Slav olup aynı dili konuşmalarına rağmen, özgürlüklerini ilan etmeleri
istenmişti. Slovanya ve Hırvistan elden gidiyorken, Avrupa
Yugoslavya’nın bütünlüğüne hörmet etmediği gibi, bu “yeni” ülkeleri
hemen tanımıştı. Özellikle “kancık” Almanya, kendisinin II. Dünya
Savaşı kölesi Hırvistan’ı nerdeyse Hirvistan henüz Yugoslavya’nın bir
parçası iken, tanıyacaktı.
Slav olmalarına rağmen, çoğunluğu, Osmanlılara yalakalık için,
Müslümanlığa dönen Boşnaklar’da Hırvistan’dan sonra, Yugoslavya’yı
arkadan vurmuştu. Ne Avrupalılar ne de Amerikalılar İzzetbegoviç’in
köktendincliğinden bahsetmiş, fakat ülkenin bütünlüğü için büyük çaba
veren Milesoviç’e çirkin eleştiriler yöneltmişti. Dolayısıla Sırplar
ve Milesoviç hakkında duyduklarımızın çoğu doğru değldi. Peter’e göre
Avrupaların ağaları (Almanya, İngiltere ve Fransa) kıtada ve kıta
yakınlarında güçlü hiçbir devlete izin vermeyeceklerdi. Amerikalıların
yardımıyla Rusya’yı dize getirmişler, sonra da Yugoslavya’yı
parçalamışlardı. Peter bu hüzünlü olayda emperyalist parmağı gördüğü
gibi, Yahudilerin (Boşnakları desteklemiyorlar mıydı) ve Katolik
Kilisenin de büyük rolü olduğu görüşündeydi. Hem Vatikan’dan ve hem de
Bizans Ortodoks kilisesinden ayrı yola giren Sırplar sanki
cezalandırılıyordu. Katolik Almanya’nın Katolik Hirvastan’ı hemen
tanımasının nedenlerinden biri de din değil miydi?
Peter’in bu acıklı konuşması beni de üzmüş, ve büyük ülkelerin
kendilerinden güçsüz olanları her zaman ezeceklerine inandırmaya
başlamıştı. Bu üzüntüyle sergileri gezerken İran sergisine gelmiş ve
birden Iran’da Perslerin azınlıkta olduğunu hatırlamıştım. Demek ki
büyük ülkeler, birçok etnik toplumdan (Pers, Azeri, Baluçi, Kürt,
Arap) oluşan İran’a dokunamamıştı. Gezime devam ediyorken, ilk önce
birçok etnik grup ve dinden oluşan Hindistan sonra da birçok etnik
gruptan oluşan kendimin derlediği Türkiye sergisine gelmiş ve Peter’in
söylediklerine üzüleceğime ona acımaya başlamıştım, çünkü Peter
gerçeği hala görememişti. Yugoslavya’nın bölünmesinin en büyük nedeni
iç problemiydi, dış ülkeler değil.
Yugoslavya’nın bölünmesinin en büyük aktörü Avrupa değildi.
Milliyetçiliği, ırkçılık ve katliamla eş kılan Milasoviç,
Yugoslavya’nın bölünmesinde en büyük rolü oynamıştı.
Yorum eklemek istiyorsanız, lütfen
buraya
tıklayınız...
Hicri Köroğlu
|