Hicri Köroğlu
Mesaj ve Tartışma Panosu
1962 yılında eğitim için Amerika’ya geldi.
Minessota (ABD) Ünersitesinden makine mühendisliği diplomasını aldıktan
sonra Californiya Üniversitesinde feza dinamiği üzerine ihtisas yaptı.
Otuzdört yıllık bir iş hayatından sonra, 2002 yılında bilgisayar teknoloji
müdürlüğü yaptığı şirketinden emekli oldu.
Editöre yanıt vermek veya
konu hakkında düşünce eklemek veya eksik olan bir bölümü tamamlamak için lütfen
Mesaj Panosu'nu kullanın.
|
|
MİLLİYETÇİLİK
Son Türkiye ziyaretimde (Şubat-Mart)
Hrat Dink cinayeti hem televizyon ve hem de basının en önemli
konusuydu. Dink’in cenazesindeki “Hepimiz Ermeniyiz” pankartlarına
tepki, jandarma ve polisin katil zanlısıyla çektirdikleri “hatıra
resmi”, ceza kanunun 301. maddesi, olayın Susurluk’a benzerliği ve
Türk milliyetçiliği çokça tartışılan konular arasındaydı.
Hrat Dink’in 301. maddeden yargılanmış olması, ceza kanunun bu
maddesini sık sık tartışma konusu etti. Bazıları 301. maddenin olduğu
gibi kaldırılmasını, bazıları değiştirilmesini istiyor, fakat
aralarında Deniz Baykal’ında olduğu bir grup kanunun kaldırılmasına
karşı oldukları beyan ediyorlardı. Bu kesime göre ileri ülkelerde bile
301 gibi kanunlar vardı. Yani, ileri ülkeler fikir özgürlüğünü
yasaklıyorsa, biz ne diye yasaklamayalım! İşimize geldiğinde kendimizi
haklı kılıcak gerçekler uydurmanın son yıllarda kültürümüzün bir
parçası olmaya başladığını üzüntüyle izledim. Söz konusu ceza kanunu
için de aynı yöntemi seçmiştik. Ne çok iyi bildiğim Amerika’da 301’in
benzeri kanun vardır, ne de, gazetelerden okuduğum kadırıyla,
Avrupa’da 301’e benzer kanun varmış.
Türk milliyetçiliği yukarda değindiğim ceza kanunundan bile daha çok
tartışılan bir konuydu. Bazı gazeteler Türk milliyetçiliğinin ırkçılık
olup olmadığını bile sorguluyordu. Son yılarda milliyetçiliğin
aşırılık sınırlarını zorlayacak kadar güçlendiğini izlemiş, fakat
eninde sonunda sağduyunun üstün geleceğine inanmıştım. Hala o inancımı
muhafaza etmeme rağmen, “hepimiz Ermeniyiz” pankartlarına karşılık,
Devlet Bahçeli başta olmak üzere “biz Ermeni değiliz” yanıtları beni
hayal kırıklığına uğrattı. Ben Minnesota Türk-Amerikan derneğinin
başkanıyken 1999 zelzelesi olmuş ve Yunanistan’ın en yüksek trajlı
gazetesinin “Hepizim Türküz” başlığını Amerika’lı arkadaşlara
minnetkarlıkla iletmiştim. Nasılki o günlerde bir Yunan’lının gazete
manşetine kızıp “ben Türk değilim” demesi bize garip gelecekseydi,
“biz (ben) Ermeni değiliz” söylemlerinin de bize garip gelmesi gerek.
Acaba milliyetçiliğimiz, tanınmış bir bireyini kaybeden bir topluma
sempati göstermemize tahammül edemeyecek boyutlara mı ermişti?
Türk mlliyetçiliğini inceleyen bazı yorumcular “milliyetçiliğin”
Avrupa’daki anlamının “nasyonalizm” olduğunu yazmış ve 1920’li, 30’lu,
ve 40’lı yıllarda bu aşırı milliyetçiliğin toplumlara getirdiği
zararları özetlemişlerdir. “Metal Fırtına ve Şu Çılgın Türkler’i”
aşırı Türk miliiyetçiğinin edebiyatı olarak gördüklerini belirten bazı
yazarlar, bu gibi kitapların popülerliğine dayanarak Türkiye’nin 1920
ve otuzlu yıllarında bazı Avrupa ülkelerinin güttüğü yolda olduğunu
kuşkuyla dile getirmişlerdir. Hatta modern Türk milliyetçiliğinin
ırkçılıkla bağdaştığını düşünen birkaç köşe yazarı da vardı.
Ben Türk milliyeçiliğinin ırkçılık olup olmadığını kanıtlayacak
yetenekte değilim, ama son birkaç yıldır Türkler’le ilgili hiçbir
bilgisel veya antropolojik temele dayanmayan birçok iddiaya rastlamam,
milliyetçiliğimizin sağduyumuzun önünü kestiğine inanmaya başladım. Bu
gibi düşüncenin en ilginç örnekleriden biri, Türkiyenin Etnik Yapısı
kitabında yazar Tayyar Önder’in DNA testlerinin Türklerin insanlığın
atası olduğunu kanıtsadığı iddiasıdır. Türk olmayan herkesin
kahkahalara gömecek bu iddiaya ben de gülerdim ama, bu gezimde kitabın
yaklaşık 30. baskıya eriştiğini görmem beni bir hayli üzdü. Bay Önder,
bu iddiayla ya evrimle ilgili cahilliğini ispatlamış, ya da, olaya
dini açıdan bakıyorsa, Adem ve Hava’yı Türk etmişti. Böyle bir kitabın
bulduğu geniş okur kitlesi, milliyetçiliğimizin maalesef aşırı
boyutlara yaklaştığının bir göstergesidir.
Türkiye’den dönmeden birkaç gün önce Türkiye’yi de kapsayan bir DNA
araştırmasıyla ilgili bir yazı okumuştum. Araştırmaya göre, Türklerin
(Anadolu Türklerinin) gen yapısının tipik Akdeniz/Ortadoğu
insanlarının gen yapısı gibi olduğu ve Anadolu Türklerinde Orta
Asya’yla ilgili çok belirgin bir iz olmadığıyla ilgiliydi. Okuduklarım
pek sürpriz şeyler değildi, fakat raporu ilettiğim arkadaşların
birçoğunun tepkisi sürprizdi. Bu arkadaşlara göre, rapor sahteydi.
“Bulunduğumuz yörenin insanlarıyla aynı özellikleri taşımamızdan daha
doğal ne vardı” sorum yanıtsız kalmıştı? Rapora itiraz eden
arkadaşlar, kimin, neden ve ne amaçla böyle bir rapor hazırlandığı
konusunda sessizlerdi.
Her insan ülkesini sever, bayrağına saygı duyar ve gerektiğinde
ülkesini ölümüne savunur. Dolayısıyla genel anlamda herkes
milliyetçidir. Milliyetçi olmak kendini başkalarından üstün olduğunu
düşünmek ve başkalarını aşağılamak değildir. Aşırı milliyetçilik
gerçekten zamanla birçok kez ırkçılığa dönüşmüş ve milyonlarca kişinin
hayatına mal olmuştur. Fakat yukarda da yazdığım gibi, eninde sonunda
aşırı milliyetçiliğin tehlikeli yolundan (eğer sapmışsak) geri
döneceğimize inanıyorum. Ülkemizde aşırı milliyetçiliği sergileyen
kişiler varsa da, insanlığımızın, milletçilik dahil, bütün diğer
özelliklerimizin üstünde olduğunu göreceğimiz günlerin yakın olduğunu
umuyorum. Hoş olmayan davranışlarımızı başkalarının hoş olmayan
davanışlarıyla aklama yerine, ülkeleri ne olursa olsun, insanları bir
araya getirecek bir katalist olmaya çalışmamız daha iyi olmaz mı?
Yorum eklemek istiyorsanız, lütfen
buraya
tıklayınız..
Hicri Köroğlu
|