Editörden Aylık Yazılar / Yorumlar / Açıklamalar Ana Sayfa|Reklam|İletişim|Başlangıç|Bookmark|English   
Bu sayfayı arkadaşınıza tavsiye edin..!   



Hicri Köroğlu
Mesaj ve Tartışma Panosu

1962 yılında eğitim için Amerika’ya geldi. Minessota (ABD) Ünersitesinden makine mühendisliği diplomasını aldıktan sonra Californiya Üniversitesinde feza dinamiği üzerine ihtisas yaptı.

Otuzdört yıllık bir iş hayatından sonra, 2002 yılında bilgisayar teknoloji müdürlüğü yaptığı şirketinden emekli oldu.

Editöre yanıt vermek veya konu hakkında düşünce eklemek veya eksik olan bir bölümü tamamlamak için lütfen Mesaj Panosu'nu kullanın.

 

 

AMERİKA, DİN ve LAİKLİK

Amerika’nın anayasası yazıldığında, resmi bir din belirlemek önemli bir tartışma konusu olmuş, ve Amerikan tarihçilerine göre, Thomas Jefferson’ın büyük çabaları anayasaya resmi dinle ilgili bir madde konulmasını engellemiştir. Anayasalarında “resmi” bir din olmaması Amerikalıların sık sık övünerek vurguladıkları bir şeydir. Anayasalarında bir din belirlenmemiş olmasına rağmen, din (Hiristiyanlık), Amerikan tarihinde ve günlük yaşamında önemli bir rol oynamaya devam etmektedir.

Hiristiyanlık Amerikan yaşamında önemli değişikliklerden geçmiştir. Ondokuzuncu yüzyıla kadar fesat veya dinsizlikle itham edilenleri, Iran’daki mollaları imrendirecek bir şekilde öldürten Puritan mezhebi o şekil uygulamadan vazgeçmiştir. Kiliselerine ibadete gelen katillere, Kızılderililerin soykırımında dince bir sakınca olmadığını belirten papazlar da tarihe katılmıştır. Özellikle son elli yıldır para, dinin çok daha önüne geçmiş ve eskiden kutsal gündür diye Pazar günleri kapatılan alış-veriş yerleri geçmişte kalmıştır. Kapitalizmle baş edemiyeceklerini anlayan dinciler, esasında son yüzyıldır kapitalizmi Hiristiyanlıkla bağdaştırmaya çalışmış ve bunda da çok başarılı olmuştur.

İstatistiklere göre, Amerikan şirketlerinin genel müdürlerinin yüzde yetmişi kendilerini dindar (coğunluğu bir Protestant mezhebine bağlıdır) olarak tanıtır. Yirminci yüzyılda yaratılan, ve ekonomik sistemde başarının şartlarından biri olan WASP “White Anglo-Saxon Protestant” (Beyaz-İngiliz Asıllı-Protestant) sözcüğü bu başarının bir simgesidir. Bir kilisenin üyesi olmak, Pazarları ibadete gitmek, gönüllü olarak (özellikle din uğruna) başkalarına yardım etmek dinciler tarafından Amerika’nın şuuruna işlenmiş ve Amerika’lıların kendilerini “Allah’ın seçtiği” bir ırk olarak görmesinde büyük rol oynamıştır. Millet Meclisi başkanı Dennis Hastert partisinin son ara seçim başarısını bile bu görüşle eş kılmıştır. Bay Hastert, seçimle ilgili yaptığı açıklamada, seçim zaferinin Amerika’yı Hiristiyan prensiplerine bağlı olarak yönetmeleri için Allah’ın sunduğu bir armağan olarak gördüğünü söylemiştir.

Amerikan ozanı Bob Dylan’ın “God Is On Our Side”  (Allah bizim tarafımızı tutar) türküsü her ne kadar bu düşüncenin saçmalığını vurgulasa da, halkın büyük çoğunluğu, Dennis Hastert gibi, Amerika’nın Allah yanında özel bir yeri olduğuna inanır. Kızılderilileri yok etmede bile Allah’ın parmağını gören Amerika’lıların, dünyanın en güçlü ülkesi olmalarına da Allah’ın verdiği bir nimet olarak bakmaları, “seçilmiş” olma inancının bir uzantısıdır.

Hiristiyanlığın toplumla bukadar kaynaşması bir boşlukta gelişmemiştir. Anayasanın laikliğini esas tutan örgütler, özellikle 1920 ve 1930’larda, önemli başarılar elde etmiş ve toplumun her kesimine sarkmış dinde kısatlama aramışlardır. Bunlardan, bayan O’Hara tarfından kurulan “Allaha İnanmayanlar” derneği, Anayasa mahkemesinden devlet okullarında dini eğitmle dini törenleri yasaklayan kararlar almıştır. ACLU “Amerian Civil Liberties Union” (Amerikan Sivil Özerklik Derneği), bu konuda hala çok aktif bir örgüttür.

ACLU’nun en son çabası Hz. Musa’ya geldiği varsayılan emirlerle ilgilidir. Hem Hiristiyanlar ve hem de Museviler Allah’ın Hz. Musa’ya On emir gönderdiğine inanır ve bu emirleri dinlerinin temeli sayarlar. Bazı eyalet ve beldeler bir tablette yazıldığı varsayılan bu “emirleri” belediye ve eyalet binalarında sergilemişler, fakat kısa bir zamanda ACLU’un açtığı davalarla karşılaşmışlardır. Bundan birkaç ay önce, Anayasa mahkemesi ACLU’yu haklı bulmuş ve devlet binalarında bu gibi dini sembolleri sergilemenin anayasaya karşı olduğunu bildirip, sergilerin kaldırılmasını emretmişti. 

Amerika’nın kuruluşundan bu yana, din ve laiklik tartışması kesintisiz devam etmiştir. İç savaşlarından beri her para birimlerinde “In God We Trust” (Allaha güveniyoruz) yazdıran, meclis yılını duayla açan (bu açılışların birkaçını Müslüman imamlar yapmıştır), başkanlarını İncil’e el koydurarak yemin ettiren bir toplum, “laik midir” sorusu, üstünde düşünülmesi gereken en önemli sorundur.

Amerika’lılara sorarsanız yanıt, “evet Amerika laiktir” olur. İnsanların hemen hemen hiçbir şeyde ideale erişemiyeceğini vurguluyan Amerika’lılar, laikliktede ideal aramanın yanlış olduğunu savunurlar. Bir toplumu uluslaştıran unsurlar arasında örf ve töreninin önemli rolü olduğu Amerika’lılarca da sık sık dile getirilen bir konudur. Amerika’lılara göre, yüzde 94’i Hiristiyan olan bu ülkede, laik olmasına rağmen, yüzyıllardır toplumun içine yoğrulmuş töre ve yaşam  alışkınlıklarını kesip atmak hemen hemen imkansızdır. Bunlarca önemli olan, ülkeyi daha da sağa götürmek istiyenlere karşı, ACLU gibi, güçlü ve aktif kurumlar olmasıdır.

Amerika’da dünyanın her dinini yansıtan topluluklar vardır. Bunlar, günlük hayatlarını, tomplumun diğer birimlerinden baskı görmeden, inançlarının gerektirdiği koşullara göre sürdürürler. Örneğin, teknolojiye inanmayan bir Hiristiyan mezhebi, Amiş, belirli birkaç eyalette toplu olarak yaşarlar. Bizim eyaletin karayollarında at arabasıyla yolculuk eden Amiş’lere sık sık rastlanır. Küçük veya büyük, her dinin yargı önündeki hakkı aynıdır.

Amerika’da laiklikle bağdaşmayan birçok uygulamanın olduğu bir gerçektir. Fakat yaşamdaki herşey gibi, laiklikte de önemli olan ideale doğru adım atılıp atılmadığıdr. Kuruluşlarından bu yana, Amerikalılar laiklik konusunda, bazen geri adım atmalarına rağmen, önemli başarılar elde etmişlerdir. Hemen hemen bütün köktendincilerin çadırı altında toplandığı Cumhuriyetçi Partisinin ara seçimi kazanması ve 11 Eylül olayı, geriye adım atma kuşkusunu yeniden doğurmuştur. Geri adım atılsa bile, elli yıl sonra bakıldığında, Amerikanın ideal bir laikliğe doğru yürüdüğünü göreceğimize inanıyorum.

Amerika’daki sistemin bazı çelişkilerini örnek tutup, Türkiye’yi geçmişe yönlendirmek istiyenler, ya Amerika’yı bilmiyorlar ya da gerçeğin büyük bir bölümünü görmemezlikten geliyorlar. Dini araç edenlerin bu ülkeye nelere mal olduğunu gayet iyi bilen Amerika’lıların laiklik konusunda  taviz vermeyecekleri kesindir. Esasında burdaki ilginç gelişme Hiristiyanlığın, “modern” hayata uyabilmek amaçlı değişimidir. Ve bu değişim Türkiye ile Amerika arasında dinle ilgili en büyük çelişkidir. Hiristiyanlık, modern çağa ayak uydurmak amacıyla kendini yenilemeye doğru gidiyorken, Türkiye’yi de içeren İslam dünyası, modern çağı İslam’ın kılıfına sıkıştırmakla uğraşmaktadır.

Yorum eklemek istiyorsanız, lütfen buraya tıklayınız...
 

Hicri Köroğlu

Bu sayfayı arkadaşınıza tavsiye edin..!  

Diğer Yazılar: Ana Sayfaya Dön

Bütün hakları saklıdır. izinsiz kopya edilemez ve kullanılamaz..! Yasal Uyarı (Disclaimer)
Copyright © 2000-2008 Stork Corporation-Turkish-Media.Com bir Stork Corporation Kuruluşudur...
Hicri Koroglu HİCRİ KOROGLU hicri koroğlu Hicri KÖROĞLU HICRI