Hicri Köroğlu
Mesaj ve Tartışma Panosu
1962 yılında eğitim için Amerika’ya geldi.
Minessota (ABD) Ünersitesinden makine mühendisliği diplomasını aldıktan
sonra Californiya Üniversitesinde feza dinamiği üzerine ihtisas yaptı.
Otuzdört yıllık bir iş hayatından sonra, 2002 yılında bilgisayar teknoloji
müdürlüğü yaptığı şirketinden emekli oldu.
Editöre yanıt vermek veya
konu hakkında düşünce eklemek veya eksik olan bir bölümü tamamlamak için lütfen
Mesaj Panosu'nu kullanın.
|
|
DA VİNCİ ŞİFRESİ ve
ÖZGÜRLÜK
Bir iki ay önce Dan Brown’ın Da Vinci
Şifre’sinin filme alındığını okuyunca 1988’de yaşadığım bir olayı
anımsadım. Salman Rushdie’nin Şeytan Ayetleri kitabı yeni piyasaya
çıkmış, İran’ın molları ona ölüm fermanı vermişlerdi. O sıralarda
Amerika’ya “kültür” gezisi yapmakta olan bir Devlet Operası sanatçısı
ile tanışma şansım oldu. Opera sanatçısı, bana Amerika’nın neden
Şeytan Ayetlerini yasaklamadığını sormuştu. Bende yanıt olarak ona
Hiristiyanlıkla ilgili hiç bir eseri yasaklamayan Amerika’nın
Rushdie’nin kitabına da dokunamayacağını söylemiştim. Bunu duyan
sanatkarımız: “Bu kadarda hürriyet olmaz ki!” demişti.
Opera sanatkarımızın bu çıkışını kısa zamanda unutmuştum. Fakat 11
Eylülden sonra bu ülkede kısıtlanan özgürlükler, o olayı tekrar
hatırlamama neden oldu. Onbir Eylül olaylarının nedenlerden birini bu
ülkenin “aşırı” özgürlüklerinde bulan sağcı yönetim, “bu kadar
hürriyet olmaz ki!” sözünü benimsemiş görünüyor. O kadar ki, kimlerin
kütüphanelerden hangi kitapları çektiklerini bile, FBI isterse,
mahkeme kararı gerekmeden alabiliyor. Onbir Eylülden sonra gelen yeni
kanunlar arasında olan bu maddeye özgürlük kuruluşları eleştiriler
yağdırmaya başlayınca, Adalet bakanlığı sert bir yanıt vermiş ve “hiç
kullanmayacakları” bir kanunun bu kadar heyecan yaratmasını abes
bulmuştu. Raporlara göre, bir iki gün önce FBI kütüphanlerin birinden
çekilen kitapların listesini istemiş ve almış.
Onbir Eylül’den sonra Amerika’nın sağı, kişisel güvenceyi terazinin
bir gözüne, özgürlüğü de öbür gözüne koymuş ve halktan birini veya
öbürünü seçmesini istemişti. Halkı korkutmak için terörü her zaman
gündemde tutan yönetim, esasında halka seçenek falan vermemişti. Bizim
opera sanatçımız gibi, aşırı özgürlüğün zararlı olduğuna inanan
Amerikan sağı, milleti terör korkusuyla “uygun adım” yürütme çabasına
girmişti.
Sormak istiyeceksiniz: Böyle bir ortamda, Hiristiyan inancına göre hiç
evlenmemiş, Allah’ın oğlu İsa’nın evli ve bir çocuk babası olduğunu
iddia eden bir film nasıl yapılır? (Esasında Da Vinci Şifresi
Hiristiyan karşıtı bir kitap olmayıp, o dinin yöneticilerini eleştiren
bir eserdir.) Yüzde 95’inin Hiristiyan olduğu, Allahsızların bile
televizyonlardan yayın yaptığı bu ülkede, Şeytan Ayetleri ve Da Vinci
Şifresi gibi eserler, özgürlüğün ne kadar geniş olduğunun bir
göstergesiydi. Son zamanlarda kortuklarımız arasında özgürlük
kısıtlamalarının nerelere kadar gideceği vardır. Yaklaşık bir yıl önce
Mel Gibson’ın yaptığı, köktendinci Hiristiyanların çok sevdiği,
Yahudilere kin ve nefret yağdıran, İsa’nın Tutkusu filmi ve bu
gibileri dışında eserler yasaklanacak mıdır? Henüz o kadar ileriye
gitmediğimizden, Da Vinci Şifresi henüz yasaklanmamıştır.
Da Vinci Şifresi filminin yönetmeni ve baş rol oyuncularına (Tom Hanks
ve Audrey Tautou) protestolar yağdırılmaktadır. Filmi gösterecek
sinemaların önünde yürüyüşler yapılacağı, bir sürü kilisenin boykot
çanları çalacağı garantidir. Özgür bir ülkede bu gibi şeyler normaldir
ve beklenenler arasındadır. Fakat aklımın ucunda rahatsız edici bazı
soru işaretleri de vardır. Amerikan kongresini ele geçiren ve bu
başarılarında köktendincilerden büyük destek gören Cumhuriyetçi
üyeler, sağdan gelen baskıya dayanacaklar mıdır? (Dayanmak
istiyecekler midir?) Dünyanın en güçlü ekonomisinin ve ordusunun
kendilerinde olmalarını büyük ölçüde Hiristiyanlıklarında gören
Amerikan’ın sağcı yönetimi, Hiristiyanlığın temel ilkelerini eleştiren
bir esere karşı sessiz kalırlar mı?
Onbir Eylülden sonra diğer özgürlükleri kısıtlayan kanunları büyük
çoğunlukla geçiren Amerikan kongresi, dini özgürlüğü de,
Hisirtiyanlığı eleştiren eserleri yasaklayarak, kısıtlamaya çalışacağı
olanaklar arasındadır. Laiklikte birçok ülkenin, özellikle Müslüman
ülkelerin, yüzyıllarca önünde görünen Amerika geri adımlar atmaya
başlamıştır. Da Vinci Şifresi gibi eserlerin hala serbest oluşu, umut
vericidir. Önümüzdeki bir iki yıl, bu ülke için kritik yıllardır.
Amerika’nın güçlü oluşunu özgürlükleriyle özleştirenlerin sayısı
küçümsenemez. Emperyalizm, Irak savaşı, Amerika’nın dünyadaki yeri ve
birçok başka konular, esasında burdaki sağ ve solun büyük savaşının
değişik cepheleridir.
Da Vinci Şifresi filminin yönetmeni Ron Howard, uzun yıllar önce “Andy
Griffin Show” televizyon dizisinde Opie adlı sevimli bir çoçuğu
canlandırırdı. Dizideki baba rolü oynayan çok dindar Andy Griffin, son
yıllarda dini şarkılarını pazarlamakla uğraşmaktadır. Dizideki oğlu da
(ki aralarında hala büyük bir sevgi bağı olduğu söylenir) bay
Griffin’in hiç te sevmeyeceği bir film yapmaktadır. Umarım bay
Griffin, filmi yasaklamaları için Amerikan kongresine baş vurmaz!
Yorum eklemek istiyorsanız, lütfen
buraya
tıklayınız...
Hicri Köroğlu
|