Editörden Aylık Yazılar / Yorumlar / Açıklamalar Ana Sayfa|Reklam|İletişim|Başlangıç|Bookmark|English   
Bu sayfayı arkadaşınıza tavsiye edin..!   



Hicri Köroğlu
Mesaj ve Tartışma Panosu

1962 yılında eğitim için Amerika’ya geldi. Minessota (ABD) Ünersitesinden makine mühendisliği diplomasını aldıktan sonra Californiya Üniversitesinde feza dinamiği üzerine ihtisas yaptı.

Otuzdört yıllık bir iş hayatından sonra, 2002 yılında bilgisayar teknoloji müdürlüğü yaptığı şirketinden emekli oldu.

Editöre yanıt vermek veya konu hakkında düşünce eklemek veya eksik olan bir bölümü tamamlamak için lütfen Mesaj Panosu'nu kullanın.

 

 

SEÇİM SONUÇLARI

Üç Kasım’da Türkiye’de ve beş Kasım’da Amerika’da yapılan seçimleri sağcılar almıştır. Türkiye ve Amerika sağının elde ettikleri bu başarıyı nasıl kullanacakları, burda (Amerika’da) son günlerin büyük merak ve tartışma konularındandır.

Amerika’daki seçimleri Bush’un kişisel bir zaferi olduğunu gören kesim coğunluktadır.  Bunlar, 2000 yılında seçmenin azınlığıyla başkanlığa gelen Bush’un seçim zaferine (halkın 2000 yılında esirgediği) “güven oyu” diye bakmaktadırlar.  Bu yorumculara göre,  Bush seçim kampanyasının son iki haftasında, kendini ülkenin dört köşesine götüren yoğun çabalarıyla kişisel prestijini ortaya koymuş, ve sağcıların zafer sofrasında “aslan payını” hak etmiştir.

Bush’un ve Amerika sağını oluşturan Cumhuriyetçi partisinin bu başarısının, Amerika’nın iç politikası için önemli anlamı vardır. Cumhuriyetçi parti içinde toplanan Amerika’nin dinci kesimi, 60 yıldır gittikçe laikleşen ülkeyi geri çevirmek isterler. Yapmak istediklerinin arasında kürtajı yasaklamak, okullarda din eğitimi vermek, ve devlet okullarında evrim teorisi yanında, hayatın İncil’e göre gelişmesini de anlatan dersler koymaktır. Sağda toplanan diğer grupların gündeminde silah almayı ve taşımayı denetleyen kanunların “düzeltilmesi”, vergilerin indirilmesi, çevreyle ilgili konularda işverenlerin güçlendirilmesi, sosyal sigortanın özelleştirilmesi, sosyal güvence (ki Amerika bu konuda Avrupa’dan çağlarca geridedir) ağının gevşetilmesi gibi konular vardır.

İşte burda merak edilen bunlardan hangi konuların Cumhuriyetçi partinin gündemine gireceğidir. Seçimden üç-dört gün sonra Clinton hükümetinin sınırladığı milli park kar arabası trafiğinin tekrar eskiye döndürülmesini küçük bir başlangıç sayan Cumhuriyetçiler, istediklerinin bazılarını gerşekleştirmeye başlamışlardır. Şimdiye kadar Senato tarafından onaylanmayan muhafazakar federal hakimlerden ikisi seçimlerden kısa bir zaman sonra komisyondan geçmiş olup, senatonun kesin onayını beklemektedirler. Esasında burdaki sağın istediği anayasa mahkemesini değiştirmektir. Hayat boyu atanan anayasa mahkeme hakimlerinden en azından ikisinin Bush döneminde emekli olacağı söylenmektedir. Cumhuriyetçi senatonun, Bush’un atayacağı hakimleri (ki sağcı olacaklarına kesin bir gözle bakılmaktadır), çabucak onaylayacağı kesindir.

Bundan sekiz yıl önce, 1994’te, Cumhuriyetçiler seçimlerden büyük bir zaferle çıkmış, ve bu zaferin mimarı Newt Gingrich’ın önderliğinde “Cumhuriyetçi Devrim” hareketini başlatmışlardı. Bu haraket geri tepmiş ve 1996 başkanlık seçiminde ve 1998 ara seçimlerinde yenilgiye uğramışlardı. Bu yenilgileri göz önünde tutup Cumhuriyetçi partinın daha fazla sağa kaymayacağını düşünenler var. Fakat partinin, temelini oluşturan aşırı sağcıların baskısına nekadar dayanabileceği en çok merak edilen bir konu.

Temelden gelecek bu baskı (Türkiye’de kazanan parti için de en önemli soru olduğundan), iki ülkenin seçimlerindeki büyük simetriyi belirler. Türkiye’deki yorumlar bir yana, Amerika’da AKP’nin seçim başarısına olumlu bakılmaktadır. New York Times gazetesinin eski İstanbul muhabiri Steven Kinzer’dan, bizim eylatet üniversitesinin Osmanlı Tarihi kürsüsü başkanı profesör Ceasar Farrah’a kadar birçok kişi, demokrasinin tam oturması için Türkiye’nin böyle bir deneyimden geçmesi gerektiğini savunur. Diğer İslam ülkelerine kıyasla, Türkiye’deki demokrasiyi, laikliği ve kadın haklarını hayranlıkla vurguluyan bu gibi kişiler, AKP’ye (özellikle Türkiye’de),  yönetilen şüpheyi “gereksiz korku” diye değerlendirmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin konu üzerindeki hassasiyetini de aynı korkuyla eş kılanlar, bu hassasiyetin Türkiye’yin diğer İslam ülkelerinden çok daha ileri olmasının bir nedeni olup olmadığını nedense sormazlar. Tayyip Erdoğan’ın verdiği ılımlı mesajları savlarını doğruladığını düşünen Batılıların, bir müddet daha bu sorunun üstüne gitmiyecekeri büyük bir olasalıktır.

Amerikalılara göre, seçimler ikili ilişkileri pek değiştirmeyecektir. Fakat, burda başkanın dış politika zaferi diye yorumlanan Güvenlik Konsey’inin Irak kararı, seçim başarısı da eklenirse, Bush’un elini bir hayli kuvvetlendirmiş, ve dış ilişkilerde daha da tek yönlü davranmasına yol açmıştır. Türkiye’yle ilişkilerde de Amerika’nın çıkarının daha önemli rol oynayacağı kesindir. AKP, tabanındaki baskı sonucunda çok sağa kaysa bile,  Amerika’nın tutumunda büyük bir değişiklik olmayacaktır. Elli yılı aşan bir süreçte Suudi Arabistan gibi kökten dinci bir hükümetle gayet iyi anlaşan Amerika için, Türkiye’nin teokratik bir yola girme ihtimali büyük bir problem değildir.

Fakat bu olanak bizler için çok önemlidir. Bütün şüphelerimize rağmen, biz diaspora Türklerin istediği (kabullenmesi zor olsa bile), Batıda düşünülenlerin doğru olması ve Ilımlı İslam dedikleri AKP’nin demokratik bir yol tutmasıdır. Cumhuriyetçiler çok sağa kaçarsa, Amerika halkı iki yıl içinde durumu değiştirebilecek hakka sahiptir. Eğer AKP dini bir rejime doğru giderse, Türk halkının hangi hakka sahip olacağı kuşkularımızın ana noktasıdır.

Yorum eklemek istiyorsanız, lütfen buraya tıklayınız....
 

Hicri Köroğlu

Bu sayfayı arkadaşınıza tavsiye edin..!  

Diğer Yazılar: Ana Sayfaya Dön

Bütün hakları saklıdır. izinsiz kopya edilemez ve kullanılamaz..! Yasal Uyarı (Disclaimer)
Copyright © 2000-2008 Stork Corporation-Turkish-Media.Com bir Stork Corporation Kuruluşudur...
Hicri Koroglu HİCRİ KOROGLU hicri koroğlu Hicri KÖROĞLU HICRI